ENDÜLÜS HAKKINDA
Endülüs; 711 ve 1492 yılları arasında İber Yarımadası'nda Arapların etkisi altındaki bölgelere verilen isimdir. Tarihte bir dayanağı olmamasına karşın, Endülüs kelimesinin Vandallar'dan geldiğine inanılmaktadır. Müslümanların İber Yarımadasındaki varlığı en son Morisko'ların 1609 yılında İspanya'dan sınır dışı edilmesiyle son bulmuştur.
MALAGA HAKKINDA
Endülüs Turları sırasında gezilecek olan Malaga; İspanya’nın güneyinde Endülüs topluluğu içinde bulunan, anadil olarak İspanyolcanın konuşulduğu bir kenttir.
Coğrafi açıdan İber Yarımadasının doğu kısmında, Endülüs Özerk Topluluğu arazilerinin güney kısmında, Akdeniz sahillerinde "Costa del Sol" üzerinde kurulu bulunan bir liman ve sahil şehridir. Cebelitarık Boğazı'nın 100 km doğusunda ve en yakın Kuzey Afrika sahilinin 130 km uzağındadır. Aynı zamanda Sevilla’dan sonra en büyük ikinci Endülüs şehri konumundadır.
Mağripliler, 15. Yy ortalarına kadar burada yaşamışlardır. Yaşadıkları dönem boyunca Malaga, iber yarımadasının en önemli şehir merkezi olmuştur. Alcazaba yakınlarında tarihi 1065’lere dayanan ve günümüzde arkeolojik müze olan yapı gibi birçok tarihi kültürel zenginliklere sahiptir.
MALAGA’DA GEZİLECEK YERLER
Endülüs Turları sırasında Malaga’da gezilecek yerler arasında Paseo de Reding bölgesinde bulunan boğa güreşlerinin yapıldığı Plaza De Toros D E La Malagueta- Boğa Güreşi Arenası bulunmaktadır. 1874 yılında inşa edilen yapı 9032 seyirci kapasitesine sahiptir. Arena içerisinde 10 ağıl, ahır, atların test odası ve boğa güreşçileri için revir bulunmaktadır.
Malaga Katedrali ve Müzesi; Günümüzde katedral ve piskoposluk sarayı olarak kullanılmaktadır. 1528-1782 yılları arasında, bir caminin yakınında, Rönesans mimari tarzında yapılmaya başlanmıştır. Küçük bir dağ büyüklüğündedir.
Ekonomik zorluklar nedeniyle tamamlanamayan yapı, sonraki yıllarda, barok mimari stil uygulanarak tamamlanmıştır. Yapının dışındaki mermer kapılar farklı renklerde yapılmıştır. Bazıları “madalyon” taşırlar. Ortadaki kapı, diğerlerine göre daha geniştir. Katedralin üzeri değişik biçimde dekore edilmiş kubbelerle kapatılmıştır. Koro bölümündeki 42 koltuğun oyma dekorasyonu ise ünlü heykeltıraş Petro de Mano tarafından yapılmıştır. Mermer vaaz kürsüsü dekoratif çizgilerle süslenmiştir. Şapel çevresinde de çeşitli eserler görebilirsiniz. Pedro de Mano’ya ait “ağlayan anne”, Alonso de Mena’ya ait “İsa”, Rosairo de Alosno Cano’ya ait “Kutsal Bakire” gibi. Kuzey kulesinin yüksekliği 84 metredir. Güney kule ise tamamlanmadan kalmıştır. Kulenin ismi “La Manquita”dır. Güney kulenin tamamlanamama nedeni ise ödeneklerin İspanya’nın savaş sandığından verilmiş olmasıdır. Sonuçta tek kuleli katedral, tuhaf bir görüntüye bürünmüştür ki bu durum ona “La Manquita” yani “Tek kollu hanım” denilmesine neden olmuştur.
Gıbralfarao Kalesi; Araplardan kalma, 11’nci yüzyılda Endülüs döneminde Fenikeliler ve deniz fenerinden esinlenerek yapılmış bir kaledir. 13 ve 14’ncü yüzyılda ise genişletilmiştir. Kale, deniz seviyesinden 130 metre yüksekliktedir. Malaga şehrine ve Akdeniz’e bakmaktadır. Kalenin geçmiş süreçteki en büyük önemi, Katolik krallığa karşı, Malagalı yerli Müslümanların isyanına tanıklık etmiş olmasıdır. Bu isyan 3 ay sürmüş ve kral Ferdinand’ın karısı İsabel’i alıp, şehrin kulesine gitmesiyle son bulmuştur. Bu hikâye, yörede uzun zamandır bilinip kulaktan kulağa anlatılmaktadır.
GRANADA HAKKINDA
Endülüs Turları sırasında gezilecek olan Granada; İspanya’nın güneyinde Endülüs topluluğu içinde bulunan anadil olarak İspanyolcanın konuşulduğu bir kenttir. İspanya’nın en büyük 13’ncü şehridir.
Coğrafi açıdan Sierra Nevada dağlarının eteklerinde, üç nehrin birleştiği noktada kurulmuştur. Şehrin güneydoğusunda uzanan büyük düzlük alan; Granada ovasıdır. Vadinin sonunda görülen dağlar ise “Granada Sultanlığı”nın topraklarının bittiği yer olduğu için, şehre saldıran Katolik güçleri, o taraftan gelmişlerdir. Vega ovası, Genil ırmağı ve Vega ırmağı tarafından bolca sulandığı için, verimli tarımsal topraklara sahiptir. Yüksek Dağlarla çevrili olması nedeniyle, rüzgardan korunan, ılıman bir iklime sahip olan bölge, bu özellikleri nedeniyle antik dönemden bu yana çeşitli toplulukların yerleşim yeri olmuştur.
GRANADA’DA GEZİLECEK YERLER
Endülüs Turları sırasında Granada’da gezilecek yerler arasında Albaicin Tepesi bulunmaktadır. Granada şehrinin ilk yerleşimcileri olan Vizigotlar ve Romalılar, Vega ovasının topraklarını gören ve bölgeye hakim bir tepe üstüne kurulu olan “Albaicin” tepesine yerleşmişlerdir. Müslüman ordularının öncüleri de, kısa sürede buraya ulaşarak, aynı tepeyi merkez edinmişler ve zamanla tepenin çevresi surlarla çevrilmiştir. 13. yüzyılda Nasiriler bölgede bağımsızlıklarını ilan edince, bu kez “Albacin” yerine “El Hamra” tepesi ikamet merkezi olarak seçilmiştir. Ancak, yine de halkın yaşadığı Albaicin bölgesindeki surlar, düşman saldırılarına karşı sürekli olarak onarılmış ve sağlam tutulmuştur. Hatta ikinci bir sıra sur bile yapılmıştır.
El Hamra Tepesi; Sierra Nevada eteklerinde, şehrin güneydoğu sınırında küçük bir platoda bulunmaktadır. İsmini, Arapçadaki “Al Qual’a al-Hamra” dan almaktadır. Anlamı “kızıl hisar” dır. 1984 yılında, UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi”ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır. İspanya’nın en çok ziyaret edilen yapısıdır. Magribi şairler, çevrelerindeki ormanlık alanda saklanan binaların rengini sembolize etmek için şu cümleyi kullanırlar “zümrüt içinde bir inci”
El Hamra’nın ilk kalesi, 11. yüzyılda yapılmış ve bu yapıdan günümüze çok az bölüm kalmıştır. Kale, takip eden süreçte 13. yüzyılda “Palacios Nazaries” i inşa edecek olan “Nasrid” hanedanı döneminde yenilenmiştir. 14. yüzyılda El Hamra, iyice büyümüş ve gelişmiş, mini bir şehir görünümünü almıştır.
1491-1492 kışında, Kraliçe İsabel ve Kral Fernando 150 bin kişilik bir ordu ile şehri kuşatmış ve şehirdeki Mağribi hükümranlığına son vermiştir. Ocak 1492 tarihinde yapılan anlaşma sonucunda; şehirde yıllarca egemenlik sürdüren Mağribi Sultanı Muhammed XII şehri terk etmiştir. Şehri ele geçiren Hıristiyanlar, geçmişin üzerine çok şey katamazlar ve şehir yalnızlığa terk edilir. Tamamen boşaltılarak, ıssız kalır.
Aradan ıssız ve boş yüzyıllar geçer ve 19. yüzyılda Avrupalı bilginler ve gezginler tarafından tesadüfen keşfedilen sarayda, yenileme çalışmalarına başlanır ve ardından, şehir yeniden yaşanır hale getirilir. 3 gurup anıt bulunmaktadır; Alcazaba, Casas Reales, Generalife bahçeleri.
CORDOBA HAKKINDA
Endülüs Turları sırasında gezilecek olan Cordoba; İspanya’nın güneyinde Endülüs topluluğu içinde bulunan anadil olarak İspanyolcanın konuşulduğu bir kenttir. Eski adı Corduba olan şehir, coğrafi açıdan Guadalquvir nehrinin kıyısında, vadinin ortasında kurulmuştur.
Şehrin tarihi merkezi, 1984 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dâhil edilerek koruma altına alınmıştır. 10 ve 11’nci yüzyıllarda Cordoba şehrinin, dünyanın en kalabalık şehri olduğu bilinmektedir.
Günümüzde, Sevilla ve Granada şehirleriyle birlikte, Endülüs bölgesinin en büyük üçüncü şehridir.
Uzun süre boyunca Endülüs Emevilerinin egemenliğinde kalan şehirde en önemli mimari eser, İspanyollar tarafından "Mezquita" olarak adlandırılan Kurtuba Camisi'dir. Katolik İspanyolların şehri yeniden ele geçirmesi sonrasında kiliseye çevrilen ve günümüzde hala katedral olarak kullanılmakta olan yapı, yapılan bir miktar tahribata karşın hâlâ pek çok özelliğini korumaktadır.
CORDOBA’DA GEZİLECEK YERLER
Endülüs turlarında Cordoba’da gezilecek bir yer olan Kurtuba Camii; İspanya'nın Cordoba şehrinde sonradan kiliseye çevrilmiş olan bir camidir. Kurtuba'da 600 cami bulunmaktadır. Bu camilerin en anıtsal ve ihtişamlısı Kurtuba Camii'dir. Vadil-Kebir nehri kenarındaki caminin temelini 786'da I. Abdurrahman atmıştır.
Caminin kare minaresinin kenarları 8,48 m'dir. Kubbe sisteminde üst üste binen kemerlerde kırmızı beyaz mermer kullanılmıştır. Cami içinde 1293 sütun bulunmaktadır. Bu ulu cami bugün Cordoba Katedrali'dir.
Oymalı mermer mihrabı bütün camiler içinde en güzel mihraplardandır. Duvarlarda kufi yazılar lacivert zemine altınla yazılmıştır. Minber, pek çok fildişi parçayla, değerli taşlardan altın çivilerle yapılmıştır.
İspanya'nın Cordoba (Kurtuba) şehrinde, şehrin ortasından geçen Guadalquivir ırmağının kenarında bulunan Kurtuba Camii dünyanın en büyük ve en eski camilerinden biridir.
Abdurrahman I tarafından yaptırılan ve 785 yılında inşasına başlanan caminin yapımı bir yılda tamamlanmıştır. İlk yapıldığındaki büyüklüğü 75 metre eninde ve 100 metre boyundayken, daha sonraki hükümdarlar camiyi çeşitli eklemelerle büyütmüşlerdir. 833 yılında, Abdurrahman II, doğu ve batı taraflarına birer sahın ekleyerek sahınların sayısını 11'e çıkarmıştır. 961 yılında II. Hakem, camiye 11 sahın ve 11 kemer daha ekleyerek uzunluğu 47,5 metreye çıkarmıştır. Bu ilaveler ilk şekli bozmadan, aynı üslupta yapılmıştır.
Bu eklemelerden sonra mabet 175 metre uzunlukta, 134 metre genişlikte muazzam bir yapıya dönüşmüştür. Caminin çevresinde 12,20 metre yükseklikte kalın bir duvar bulunmaktadır.
Dünyadaki en fazla sütuna sahip olan mabet, Kurtuba Camii'dir. Sütunlardan oluşan 19 paralel yol, bu doğrultuya dik 36 adet yolu dik açıyla kesmektedir. 850 adet olan sütunların çoğu granitten, bazıları da çeşitli taşlardan yapılmıştır. Sütunlar, tuğlalardan ve beyaz taşlardan meydana gelen kemerleri desteklemektedir.
Kurtuba Camii'nin en güzel kısmı mihrabı ve minberidir. Mihrap at nalı şeklindedir. Mihrap kemerinin dayandığı sütunlar eşsiz güzelliktedir.
Caminin dış süsleri çok zarar görmüş olmasına rağmen iç süsleri hala göz kamaştırıcıdır. Mabedin bir diğer özelliği de kemerlerin iki katlı olmasıdır ve bu özellik yalnız bu camide bulunmaktadır.
1236 yılında katedrale çevrilmiş olan Camiye 1523 yılında çeşitli ilaveler yapılmıştır, fakat bu arada orta kısımlardan 63 adet çok güzel sütun kaldırılmıştır.
SEVİLLA HAKKINDA
Endülüs Turları sırasında gezilecek olan Sevilla; İspanya’nın güneyinde Endülüs topluluğu içinde bulunan, anadil olarak İspanyolcanın konuşulduğu bir kenttir.
Endülüs bölgesinin başkenti ve en büyük şehridir. Coğrafi açıdan Atlas Okyanusundan yaklaşık olarak 87 km içeride, Guadalquivir Nehrinin doğu kısmında yer almaktadır. İspanya’nın başkenti Madrid'in yaklaşık olarak 550 km güneybatısında kalmaktadır. Bir iç liman olarak Endülüs'ün en önemli ve İspanya'nın dördüncü büyük kentidir. Geçmişte de bir kültür merkezi, Müslüman İspanya'nın başkenti ve Yeni Dünya'ya düzenlenen keşif seferlerinin başlangıç noktası olarak önem taşır.
Endülüs özerk bölgesinin sanat, kültür ve ekonomi merkezi konumundadır. Sevilla'da, Avrupa'nın üçüncü büyük katedrali mevcuttur. Ayrıca Sevilla İspanya'nın flamenko merkezi olarak da kabul edilmektedir. Ayrıca bölgeye özel Sevillano adı verilen bir dansı bulunmaktadır.
SEVİLLA’DA GEZİLECEK YERLER
Endülüs Turlarında Sevilla’da gezilecek yerlerden bir tanesi Real Alcazar; Mağrip döneminden, şehirde, günümüze kalan en güzel eserdir. Şehrin en büyük yükseltisidir.
Daha önce, 4. yüzyılda Roma döneminde kraliyet konaklama yeri olarak kullanılan yapı, 10. yüzyıla gelindiğinde Cordoba halifeliğinin kalesi olarak kullanılmıştır. 1181 yılında ise, Muvahhidler tarafından yapıda büyük değişiklikler yapılmış ve kale olarak kullanılmak üzere genişletilmiştir.
Yapının tamamlanması, 1364 yılında yani Hıristiyanlar döneminde olmuştur. Sevilla şehrinin yeniden fethi sonrasında ise Kral I. Petro tarafından başlatılan programa bağlı olarak, yapı, iyice genişletilmiş ve konut olarak kullanılmaya başlanmıştır. Takip eden dönemde ise, Kraliçe İsabel II. Döneminde yapı yeniden genişletilmiştir.
Bu nedenle yapıda, gerek Mağrip ve gerekse gotik mimari tarz görülebilmektedir.
Sayısız odası, abartılı mimarisi, birçok avlusu, göletleri ve keşfedilmeyi bekleyen lüks bahçeleri bulunmaktadır. Yani bir anlamda, bu odalarda, Kristof Kolomb, Amerika yolculuğunu planlamıştır. Duvara işlemeli “kraliyet silah panosu” nu görebilirsiniz. Yapının içi, özel yaşam için düzenlenen iki avludan oluşmaktadır.
Torro Del Oro-Altın Kule; Alcazar ve şehir merkezini çevreleyen surlar üzerindeki bulunsn kulenin yapılış amacı, İslam döneminde; gözetlemedir. Tuğladan, 10 köşeli olarak 13. yüzyılda yapılmıştır.
Kule, 15’nci yüzyılda, Amerika’dan getirilen ödüllerin ve hazinelerin depolanmasında kullanılmıştır.
Sevilla Katedrali; 1147 yılında, şehre ulaşan Muvahhid işgalcilerin nehir kıyısında, cami ve minaresi olarak bir kule inşa etmeye başladıktan sonra 1428 yılında, Hıristiyanlar şehri ele geçirdiklerinde cami bir Hıristiyan kilisesine dönüştürülmüştür ve minare de, çan kulesine dönüştürülmüştür. Ancak, bu dönüştürme ve yeniden yapım çalışmaları, yaklaşık 100 yıl sürmüştür. Mimari tarz olarak geç gotik mimari tarzı kullanılmıştır.
Ancak, yapı tamamlandığında ortaya çıkan yeni katedral, dünya üzerinde o anda, en büyük gotik kilise olarak tarihe geçmiştir. Ayrıca, Hıristiyan dünyasının en büyük mihrabı burada bulunmaktadır. Bu yapı yapılana kadar, Hıristiyan dünyasının en büyük dini yapısı olarak İstanbul-Ayasofya geçmektedir ve Ayasofya, yaklaşık 1000 yıl sürdürdüğü en büyük dini yapı olma özelliğini, bu yapı tamamlandığında yitirmiştir.
Günümüzde, en büyüklük sıralamasında, Sevilla Katedrali, üçüncü sırada gelmektedir.
Endülüs Turlarında Sevilla’da görülecek yerler arasında olan Guadalquivir nehri, Endülüs bölgesinin en uzun nehridir. Roma öncesi zamanlarda Betis adı verilmiştir.
Endülüs Turlarında Sevilla’dan Tarifa’ya geçişte, Tarık Bin Ziyad'ın İberya yarımadasına çıktığı sahiller, Tanca ve Tanca’da Mendoubia Bahçesi, 9 Nisan Meydanı ve Bab Fash (Fash Kapısı), Küçük Çarşı, Kasbah ve Medina, Dar el Makhzen bulunmaktadır. Ardından Cebelitarık Boğazı, Spartel Burnu ve Deniz Feneri bulunmaktadır.
Tanca’dan sonra geçilecek olan Rabat, Fas’ın başkentidir. Bou Regreg Irmağının denize döküldüğü yerde bulunmaktadır. Rabat’da Kraliyet Sarayı, şehri ikiye bölen Abu Rakrak Nehri'nin okyanusa karıştığı yerde hâkim bir tepedeki eski şehir Medina, 5. Muhammed ve 2. Hasan Mozolesi, Fas'ta 12.yüzyılda hüküm süren Muvahhid hanedanı sultanlarından Yakub El Mansur'un dünyada en büyük olması amacı ile inşasına başladığı ancak vefatı ile yarım kalan camii ve Hasan burcu olarak adlandırılan minaresi görülecek yerler arasındadır.
